top of page
  • Yazarın fotoğrafıinPharma Dergi

Nörolojik Araştırma: Yalnız İnsanların Beyinleri Üç Temel Açıdan Farklılık Gösteriyor


Önemli derecede sosyal bir varlık olan insan, doğduğu andan itibaren sosyal çevre oluşturmaya itilir. Doğuştan gelen bu içgüdüsel davranış, bir grup içerisinde güvende hissetmemizi, hayatta kalma arzumuzu düzenle sürdürebilmemizi sağlar. Böyle bir durumda sosyal izolasyonun duygularımızı, ilerleyen vakalarda mental ve fiziksel hastalıkları tetiklemesi şaşırtıcı değildir.


Geçtiğimiz aylarda Covid-19 salgınından korunmak amacıyla uygulanan sosyal mesafe ve izolasyon nedeniyle pek çok insan günlerini yalnız geçirdiğinden bu süreçte sağlığımızın nasıl etkilendiği de büyük bir önem taşıyor.



Bilim adamları yalnızlığın, beyni tıpkı açlık gibi temel insani ihtiyaçlar tarzında etkilediğini öne sürüyor. Geçmiş yıllarda Nature Communications adlı bilimsel dergide yayımlanan bir çalışmada, beynin farklı bölgelerindeki hacim değişimleri ile bu bölgelerin birbirleriyle nasıl iletişim kurduğuna değiniliyor. Çalışmaya göre, yalnız insanların beyinlerinde diğer insanlara kıyasla farklı bir imza bulunuyor.


Dünya çapındaki sağlık bilimcilerinin kullandığı, büyük ölçekli bir biyomedikal veri tabanı olan UK Biobank’ten yararlanan bir grup araştırmacı; orta ve daha yaşlı olan yaklaşık kırk bin insanın MRI verilerini, psikolojik öz değerlendirmelerini ve genetiğini incelemiş. Ardından bilim insanları kendilerini sıklıkla yalnız hissettiğini söyleyen kişiler ve bunun gibi bir durumdan bahsetmeyen insanların MRI verilerini karşılaştırmış ve UK Biobank’ten alınan verileri kullanan McGill Üniversitesi’ndeki bilim insanları, yalnızlığın insan beynindeki üç değişiklik ile bağlantılı olduğunu bulmuş:


  • Varsayılan mod ağı (DMN: Default Mode Network) olarak bilinen, hayal kurarken ya da geçmiş ile geleceği düşünürken aktif olan bu bölümde daha fazla bağlantının olduğu.

  • DMN’de bulunan ağların daha güçlü bağlantılar sergileyip yalnız insanların bu ağ bölgelerindeki gri madde hacminin daha yüksek olduğu.

  • Hipokampustan varsayılan mod ağına sinyal taşıyan bir sinir lifi demeti olan forniksin daha sağlıklı yapı gösterip yalnız insanlarda daha iyi muhafaza edildiği.



Yalnız insanların beyninin sarı ile gösterilen bölgeleri daha yüksek, yeşil ile gösterilen bölgeleri ise daha düşük hacimdeki gri maddeleri gösteriyor. Ancak genel olarak, yalnız insanlar varsayılan mod ağlarında daha fazla gri madde hacmine sahiptir. (Nature Communications)


McGill Üniversitesi’nde nöroloji doçenti Nathan Spreng, çalışmalarının bulgularını şöyle yorumladı:

“Arzu edilen sosyal deneyimlerin yokluğunda yalnız bireyler, bunları hatırlamak veya hayal etmek gibi içten yönlendirilmiş düşüncelere eğilimli olabilir. Bu tür bilişsel yeteneklere, varsayılan ağ bölgelerinin aracılık ettiğini biliyoruz. Bu nedenle, hayal edilen sosyal deneyimlere daha fazla odaklanılması, varsayılan ağın bellek temelli işlevlerini doğal olarak devreye sokacaktır.”


Peki nöronlar yalnızlığı hissedebilir mi?


2016 yılında Cell dergisinde yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar sosyal hayatı olmadan hayatta kalamayan bir tür olan fareler ile çalışarak bu sorularına cevap aradı.

Farelerde davranış ödüllendirmesinde yer alan dopaminerjik nöronları, GFP (Yeşil Floresan Proteini) ile boyayarak işaretleyen Matthews, Nieh ve arkadaşları (MIT ve Imperial College London) fare beyninin iki alanında faaliyetler gözlemlediler:

  1. Dopaminerjik nöronların çoğunun bulunduğu beynin ödül merkezi olan vental tegmental bölge (VTA) içinde,

  2. Oldukça az sayıda dopaminerjik nöron içeren, dorsal raphe çekirdeğinde (DRN).


Deneydeki farelerin bir grubu sosyal etkileşimde bulunurken geri kalanları yirmi dört saat sosyal izolasyonda tutuldu. VTA bölgeleri karşılaştırılan iki grubun dopaminerjik nöronlarında fizyolojik olarak bir fark görülmemesine rağmen durum DRN bölgesi için aynı değildi.

İzolasyona maruz bırakılan farelerin nöronlarının yaptıkları sinapsların kuvveti, yalnızlığa yanıt olarak daha güçlü hale gelmişti.


Yapılan çalışma, DRN nöronlarının yalnızlığı algıladığını ve sinaps kuvvetlerini güçlendirdiğini ortaya çıkarmıştı. Yani evet, bazı nöronlar yalnızlığı hissedebiliyor.


Nöronal aktiviteyi artırmak izolasyon sonrası sosyal bağ kurmak ile mümkün olabilir.


Sosyal dönüş olarak da bilinen kavram; kısa süreli yalnızlığın, bireyi topluma yeniden kazandırmanın bir yolunu bulması adına teşvik etmesi anlamına gelmektedir.


Araştırmacıların yaptıkları bir başka deneyde izole edilmiş farenin sosyal etkileşim kurması sağlanırken nöral aktiviteyi gözlemlemek adına floresan kalsiyum belirteci kullanıldı. İzole edilmiş farelerin DRN bölgelerindeki faaliyet, sosyal farelere göre ciddi anlamda artış gösterdi. Sonuç olarak izolasyon durumlarında yalnızlığı hissedebilen DRN bölgesinin, sosyal dönüş sırasında da önemli olabileceği gösterildi.


Yalnızlığı deneysel açıdan kontrol edebilir miyiz?


Yalnızlığa rağmen sosyal motivasyonun anahtarı DRN nöronları olarak görülebiliyorsa bu bölgenin sinirsel aktivitesinin artması da farelerin sosyal davranışına katkıda bulunmalıdır.


Hipotezlerini test etmek için araştırmacılar bu bölgedeki dopaminerjik nöronlar üzerinde “optogenetik” yöntemini uyguladı. “Channelrhodopsin” adlı protein dorsal raphe çekirdeği nöronlarının üzerine eklenerek mavi ışık ile aktive edildiler.


Farelerin DRN nöronları uyarıldığında sosyal aktivitelere yanaştıkları, diğer yandan bu nöronların baskılanması ile izole süreçlerinden sonra bile sosyalleşmeyi tercih etmedikleri; yalnız kalmayı seçtikleri görüldü.


Araştırmacılar çalışmalarının sonucunda DRN bölgesinin dopaminerjik nöronlarının sosyal davranışa teşvik ettiği sonucuna vardı.


Optogenetik, genetiği değiştirilmiş nöronları kontrol etmek adına ışığın kullanıldığı biyolojik bir tekniktir.


İnsanların sosyal etkileşime duydukları istek ile izolasyona bakış açısı değişiklik gösterebildiğinden yalnızlık ile sosyal tecriti birbirine karıştırmamak önemlidir. Bu sebeple yalnızlığın insanlarda subjektif bir deneyim olduğunu kabul edip farklı hayvan türleri üzerinde yapılan deneylerde olduğu gibi kolaylıkla deşifre edilemediğini söyleyebiliriz. İnsanın sosyal davranışları tam olarak bilinemese de, yapılan çalışmalar sosyal davranışların nöral düzeylerde biyolojik yapısı adına bize ışık tutabilmektedir.


Hazırlayan: Melda Arığ


Kaynak:


Çopuroğlu, B. (2017, Nisan 4). Yalnızlık beyinde nasıl görünür? Nöroblog: https://noroblog.net/2017/04/04/yalnizlik-beyinde-nasil-gorunur/


İlkaya, N. (2018, Şubat 25). Biliminsanları yalnızlığın bedene ne yaptığını keşfediyor: Yalnızlık neden bu kadar zehirlidir? Bilim ve Gelecek: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2018/02/25/biliminsanlari-yalnizligin-bedene-ne-yaptigini-kesfediyor-yalnizlik-neden-bu-kadar-zehirlidir/


Inverse. (tarih yok). Lonely people's brains are different in 3 major ways. Inverse: https://www.inverse.com/mind-body/what-loneliness-looks-like-in-the-brain


Popular Science Türkiye. (2020, Aralık 17). Bilim İnsanları, Yalnızlığın Beyinde Nasıl Göründüğünü Gösteriyor. Popular Science Türkiye: https://popsci.com.tr/bilim-insanlari-yalnizligin-beyinde-nasil-gorundugunu-gosteriyor/


Üren, Ç. (2020, Aralık 21). Nörolojik araştırma: Yalnızlık hayal gücünü artırıyor. Independent Türkçe: https://www.indyturk.com/node/288761/bi


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page