top of page
  • Yazarın fotoğrafıinPharma Dergi

Hyaluronik Asit

Hyalos sözcüğünden türeyen ve Yunancada “cam’’ anlamına gelen hyaluronik asit, insan vücudunda doğal olarak bulunan bir bileşiktir. Yüksek su tutma kapasitesi sayesinde kas ve kemiklerin sağlıklı bir şekilde hareket etmesinde önemli rol oynar. Aynı zamanda vücudumuzun en büyük organı olan cildin yapısında bulunan hyaluronik asidin azalması, cilt kuruluğuna ve kırışıklıklara sebep olabilir. Hyaluronik asit uygulaması yaşlanma geciktirici olarak sıklıkla kullanılan ürünler arasındadır.


Hyaluronik asit, ilk olarak 1934 yılında Columbia Üniversitesi’nde Karl Meyer ve John Palmer tarafından, büyükbaş hayvan gözünde bulunan vitröz sıvıdan izole edilmiştir. 1940’lı yıllarda diğer hayvan türleriyle de izolasyon çalışmaları yapılmıştır. Molekülün kimyasal yapısı ise Meyer ve arkadaşları tarafından 1950’li yıllarda aydınlatılabilmiştir. Balazs’ın çalışmaları sayesinde romatoid artrit, dejeneratif artrit, kanser ve bazı deri hastalıkları gibi pek çok önemli hastalıkta rol oynadığı yine 1950’li yıllarda ortaya konmuştur.



Tedavi amaçlı kullanımı ise 1960’lı ve 1970’li yıllarda başlamış; 1980’lerde hyaluronik asit içeren ilk ürün geliştirilmiştir. Viskoelastik yapıdaki bu ürün, göz cerrahisinde kullanılmıştır. Sonrasında osteoartrit ve kırışıklık tedavisinde kullanılan ürünler üretilmiştir. Yüksek kapasitede su tutabilme özelliği sayesinde; ortopedi, romatoloji, oftalmoloji, dermatoloji ve kozmetoloji gibi birçok alanda kullanılmaktadır.


Hyaluronik asit glikozaminoglikanlar sınıfına mensup, uzun zincirli lineer bir polisakkarittir. N-asetil-D-glikozamin ve D-glukoronik asitin birbirine β1-4 glikozidik bağıyla bağlanmasıyla oluşan disakkaritin tekrarlarından oluşmaktadır. Tekrarlanan disakkaritler ise birbirlerine β1-3 bağlarıyla bağlanmıştır. Ortalama molekül ağırlığı 0.1-10 milyon dalton olan bu madde yüksek molekül ağırlığı, anyonik karakteri ve dallanmayan zincir yapısından dolayı özel bir reolojik karaktere sahiptir. Sudaki derişimi %0.025’in üstüne çıktığında sistem matris yapısına dönmekte; %0.1-1 derişimlerindeki sulu çözeltisi de viskoelastik özellik göstermektedir. Bu özellik ortamın pH’sına ve elektrolit düzeyine bağlı olarak değişir. pKa değeri yaklaşık 3 civarındadır ve pH’nın değişimi hyaluronik asit zincirinin iyonizasyon derecesini değiştirir. Molekül hacmi hidrasyon durumunda, kuru duruma göre yaklaşık 10.000 kat büyür. Dokularda herhangi bir inflamasyonla beraber ödem oluşmasının da bundan kaynaklandığı belirtilmektedir.


Hyaluronik Asidin Yapısı

Kaynağına, izolasyon prosedürüne ve tanımlama metoduna göre değişse de genelde C14H20NNaO11 formülüyle sodyum tuzu halinde bulunur. Doku hidratasyonunda ve nemlenmesinde, dokulardan madde geçişinde, hücrelerin hareketinde ve farklılaşmasında görevlidir.


Hyaluronik asit ya hayvansal kaynaklardan ya da bakteriden fermantasyon ve doğrudan izolasyon yöntemleriyle elde edilmektedir. Elde edildiği hayvansal kaynaklar; horoz ibiği, omurilik, deri ve eklem sıvısıdır. Diğer hayvansal dokulara göre oldukça yüksek oranda hyaluronik asit taşıması nedeniyle en fazla kullanılan kaynak horoz ibiğidir. Mikroorganizmalardan fermantasyon tekniği ile elde edilen HA yüksek saflıktadır.


Hyaluronik asit, kollajen fiberler arasındaki ekstraselüler boşluklara dolar. Bu özelliğiyle yara tedavisinde kullanılmaktadır. Hyaluronik asitin; hücreler arası çimento olarak hücreleri birbirine bağlamak, vurmalara, şoklara karşı tampon ve yastık vazifesi görmek, esneme ve kıvrılmalarda bağ dokusundaki tüm hücrelerin birbirleri üzerine kaymalarına yardımcı olmak şeklinde sıralayabileceğimiz görevleri bulunmaktadır. Kıkırdaklar gibi direkt kan temini olmayan hücreler için hyaluronik asidin su tutma kapasitesi bu hücrelerde besinin sağlanması ve atıkların hücrelerden uzaklaştırılması gibi önemli biyolojik fonksiyonların gerçekleşmesine yardımcı olur. Aynı zamanda subkutan dokuların büyümesi, gelişmesi ve tamirinde rol alan önemli bir bileşiktir.


Hyaluronik Asidin Farmakolojik Amaçla Kullanımı


Hyaluronik asit 1942 yılından bu yana özellikle tıpta, erken yaşlanma hastalığı olan "acrogeria" tedavilerinde kullanılmaktadır. Bebek cildinin yumuşaklığı, nemliliği ve gerginliği, bebeğin anne karnında yüzdüğü amniyotik sıvının hyaluronik asit bakımından çok zengin olmasıyla ilişkilidir.


Tedavi amaçlı kullanımının yanı sıra, HA ilaç taşıyıcı sistemlerde de kullanım alanına sahiptir. Oftalmik, nazal veya parenteral yoldan uygulanan ilaç taşıyan yapılarda hyaluronik asidin kullanımı ile ilgili olarak çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Ayrıca akciğerlerden ilaç uygulanması, implante edilecek sistemlerin geliştirilmesi ve gen tedavisi amacıyla hazırlanan taşıyıcı sistemlerin geliştirilmesi için hyaluronik asidin kullanıldığı görülmektedir. Hyaluronik asidin mukoadezif özelliğe sahip olması, taşıdığı ilaç molekülünün in-vivo ortamda salınımını ve emilim hızını da değiştirmektedir.


Hyaluronik Asidin Kozmetik Amaçla Kullanımı


Hyaluronik asidin su tutma kapasitesi, sentetik ve doğal çoğu maddeden üstündür. Bu nedenle topikal kullanımda iyi bir nemlendirici özelliğe sahiptir. Yüksek molekül ağırlığına sahip hyaluronik asit çözeltilerinin deri üzerine uygulanmasından sonra cilt yüzeyinde oluşturduğu viskoelastik tabakadaki hyaluronik asit, su moleküllerini tutarak cildin nemlenmesini sağlamaktadır. Hyaluronik asit şeffaf, yapışkan veya yağımsı his vermeyen bir tabaka oluşturarak deri yüzeyini düzgünleştirici ve kayganlık verici bir etki de oluşturur. Bu etkinin derecesi uygulanan hyaluronik asit miktarına bağlıdır.



Günümüzde hyaluronik asit; cilt bakım ürünleri, göz kremleri, nemlendiriciler, tıraş kremleri, saç nemlendiricileri gibi çok sayıdaki kozmetik üründe kullanılmaktadır. Hyaluronik asit, kullanıldığı kozmetik ürüne viskoz bir yapı kazandırırken uygulandığı bölgeyi de nemlendirir. Kozmetik ürünün %0.025 ile %0.05 oranında hyaluronik asit içermesi, bu etkileri göstermesi için yeterlidir. Böylece deri yüzeyine uygulanan moleküllerin deriden geçişi de kolaylaştırır.

Büyük ve küçük molekül ağırlıklı hyaluronik asidin derideki etkisi aynı değildir. Büyük molekül boyutu nedeniyle yüksek molekül ağırlıklı hyaluronik asit deriden geçemez; sadece deriyi nemlendirme özelliğine sahiptir. FJ Casado tarafından yapılan bir çalışmada; düşük molekül ağırlıklı hyaluronik asidin (120-200 KDa) hem deriden su kaybını engellediği hem de eritematöz ve erozyona uğramış derinin epitelizasyonunu arttırdığı gözlemlenmiştir. Bu çalışmada düşük molekül ağırlıklı hyaluronik asit içeren lipozom hazırlanmış ve hyaluronik asit içermeyen lipozomlara göre hasarlı deride nem seviyesini daha fazla arttırdığı; bu etkinin 14 günde maksimuma ulaştığı ve deride rejeneratif bir etki oluşturduğu gösterilmiştir. Pavlichko tarafından yapılan bir çalışmada da hyaluronik asidin albumin ve dekstran sülfatla birlikte deri yüzeyindeki ince kırışıklıkları maskelediği saptanmıştır. Hayvan derisi kullanılarak yapılan deneylerde bu etkinin, deri yüzeyinde oluşan ince bir film tabakası nedeniyle ortaya çıktığı sonucuna varılmıştır.


Yaşlanma ile birlikte özellikle yüz derisinde kırışıklık ve oluklar belirginleşmektedir. Yaşlılık belirtilerinin ve istenmeyen mimik çizgilerinin giderilmesi için değişik hyaluronik asit preparatları dermal dolgu maddesi olarak kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra kaşların kaldırılması, burnun düzeltilmesi, burun ucunun kaldırılması, elmacık kemiklerinin çıkıklaştırılması ve dudağın büyütülmesi amacıyla hyaluronik asit tercih edilmektedir. Görülme sıklığı az olmakla birlikte insanlara hyalüronik asidin enjeksiyon yolu ile uygulanmasından sonra alerjik belirtiler, enflamasyon ve granülomatöz reaksiyon gibi bazı reaksiyonların oluşabildiği bildirilmektedir.


Hazırlayan: Ayşe Dila Yerli


Kaynakça:

Meyer, K., Palmer, J.W., J. Biol. Chem., 34, 607, 1934.


DeRosa T. F. 2013. Next Generation of International Chemical Additives. Elsevier, UK, 565 p.


Vasi A. M., Popa M. I.,Butnaru M., Dodi G., Verestiuc L. 2014. Chemical

functionalization of hyaluronic acid for drug delivery applications. Material Science and Engineering C 38: 177-185.


Grazú V., Moros M. 2012. Chapter 14 – Nanocarries as Nanomedicines: Design Concepts and Recent Advances. Frontiers of Nanoscience (Volume 4), Edited by Palmer R. E., Elsevier, UK, pp. 337-440


Hyaluronic Acid, Figen TIRNAKSIZ, Yeşim KAYMAK, Farmasötik Teknoloji ABD, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Gazi Üniversitesi Mediko Sosyal Sağlık Merkezi, Teknikokullar, ANKARA, Turkiye Klinikleri J Dermatol. 2008;18(1):9-16


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page