top of page
  • Yazarın fotoğrafıinPharma Dergi

Apiterapi

Apiterapiyi, kavramsal olarak incelediğimizde “Apis mellifera (bal arısı)” ve “terapi (tedavi)” kelime köklerinden geldiğini görmekteyiz. Bal arılarının çeşitli süreçlerin sonunda ortaya çıkardığı bal, polen, propolis, arı sütü, arı zehri, balmumu gibi arı ürünlerinin kullanıldığı tamamlayıcı tedavi yöntemine apiterapi denir. Binlerce yıldır kullanılan arı ürünlerine ilgi ve yönelimin son yıllarda artmasının temel sebebi, arı ürünlerinin çeşitli bilimsel çalışmalara konu olması ve bu çalışmalar ile kanıtlanan etkileridir.



Arılar, çevrelerinde bulunan bitkilerden topladıkları maddeler ile arı ürünlerini oluştururlar. Çevredeki bitkilerin çeşitliliği ve etken maddeleri, çevresel kontaminasyon gibi birçok parametre ürünler arasındaki farklılıkların sebebidir. Örneğin sanayi bölgesinde, endüstriyel atıkların bulunduğu bir ortamda üretilen bal ile temiz bir çevrede üretilen bal arasında kalite farkı vardır. Bir arı ürününü tercih ederken gerekli kontrollerin ve kontaminasyona sebep olabilecek zararlı bileşiklerin bulunmadığına dair tespitlerin yapıldığından emin olmak oldukça önemlidir. Bununla birlikte belirli bir etki için kullanılacak arı ürününün üretildiği çevrede, istenilen etkiyi oluşturmasını sağlayacak bir bitki örtüsüne sahip olması gerekmektedir. Arı ürünlerinin üretildikleri bölgelerin bitki örtülerinin farklılık göstermesi, farklı bölgelerde üretilen ürünlerin kontamine olmasalar dahi farklı içeriklere ve etkilere sahip olmasıyla sonuçlanır.



Arı ürünleri dediğimizde aklımıza ilk gelen şüphesiz bal olacaktır. Bazen tadını beğendiğimiz için bazen de antimikrobiyal ve antienflamatuvar etkileri sayesinde boğaz enfeksiyonları şikayetlerinin giderilmesinde tercih ettiğimiz balı üretirken arıların, bu salgıların bizleri rahatlatmasını ya da beğenimizi kazanmasını istemek gibi bir kaygıları bulunmaz. Bal; karaciğer fonksiyonlarını destekleyici, bağışıklık güçlendirici, antiseptik, antioksidan etkilere de sahiptir.



Özellikle antiviral etkisiyle pandemi sürecinde adından sıklıkla söz ettiren propolis ise diğer ürünlerden daha farklı bir içeriğe sahiptir. Çevredeki ağaçların reçineleri, bitkilerden toplanan maddeler, balmumu ve tükürük bezlerinin salgıları ile kompleks bir yapısı vardır. Arının bu ürünü oluşturken amacı, kovanı enfeksiyonlardan ve çeşitli dış tehditlerden korumaktır. Antibiyotiklerin etkisini arttırmak, bağışıklığı güçlendirmek, ağız ve boğaz hijyeni sağlamak, çok güçlü bir antioksidan olan propolisin bize sağladığı faydalardan birkaçıdır.



Arı sütünde bulunan royalaktin proteini ve 10-HDA yağ asidi arı sütü dışında herhangi bir besinin yapısında bulunmaz ve bu içerik arı sütünü eşsiz kılar. Kovanda bulunan bütün arılar doğduklarında aynı fiziksel özelliklere sahiptir ancak tek bir arı diğer arılar tarafından yoğun miktarda arı sütü ile beslenir ve farklılaşarak kraliçe arıya dönüşür. Kraliçe arının 7 yıla kadar yaşadığı bilinirken işçi arılar ortalama 45 gün yaşarlar. Kraliçe arı her gün kovana yumurta bırakarak koloninin devamlılığını sağlar. Arı sütünün bağışıklık güçlendirici, zihinsel gelişimi destekleyici ve iştah düzenleyici etkileri ile çocuklar üzerinde kullanımı yaygındır. Yetişkinler tarafından ise doğurganlık artırıcı, kollajen sentezini artırıcı, enerji ve zindelik verici etkileri ile tercih edilmektedir.


Arı ürünlerini kullanmadan önce dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar; kişinin arı ve arı ürünlerine karşı alerjik olmaması, tercih edilen ürünlerin kalitesinden ve standardize olduğundan emin olunmasıdır. Bunun için güvenilir markalar tercih edilmelidir.


Hazırlayan: Ecz. Müge İpek Kaysı


Kaynak:


Karadal F, Yildirim Y. The quality parameters and nutritional and health effect of honey. J Fac Vet Med Univ Erciyes. 2012;9(3):197–209 [Google Scholar]


Yeşilada, Erdem. Apiterapi (İstanbul: Hayykitap, 2015.)



Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page